
Abdülhak Hamit Tarhan 1852’de İstanbul’da Bebek’teki Hekimbaşı Yalısı’nda köklü bir ailenin üyesi olarak dünyaya geldi. Babasının adı Müverrih Hayrullah Bey annesinin adı ise Münteha Hanım’dır. Ailenin dört çocuğundan üçüncüsüdür. Diğer kardeşlerinin adıysa Fatma Fahrünnisâ Hanım, Abdülhâlik Nasuhi Bey ve Mihrinnisa Hanım’dır.
Okulunu önce Mahalle Mektebi’nde daha sonra Rumeli Hisarı Rüştiyesi’nde okudu. Bu okullardan sonra evinde özel dersler alarak yetiştirildi. 10 yaşına bastığında abisiyle(Nasuhi) birlikte Paris’e Milli Eğitim müsteşarı olarak eğitim sistemini inceleyen babasının yanına gönderildi ve eğitimine orada devam etti. 1864 yılında Paris’ten İstanbul’a döndü. Farsça öğrendi ve İran edebiyatını tanıma fırsatını buldu.
1873’te Recaizade Mahmut Ekrem ile tanıştı ve yazarı ikinci üstadı olarak kabul etti.(İlk üstadı Namık Kemal’dir.)Abdülhak Hamit Tarhan’ın Tahran hatıralarını anlatan Maceray-ı Aşk adlı ilk eserini yazdı. 1874 yılında Edirne’de Prizade ailesinden olan on üç yaşındaki Fatma Hanım ile evlendi. Fatma Hanım ile İstanbul’a döndü. Abdülhak Hamit Tarhan ve Fatma Hanım’ın iki tane çocuğu oldu. Adları ise Abdülhak Hüseyin ile Hamide.

Abdülhak Hamit Tarhan 1876 yılında hariciye mesleğini seçtikten sonra Paris elçiliği ikinci katibi olarak Fransa’ya gönderilir. Abdülhak Hamit Tarhan, Fatma Hanım’ı ve iki çocuğunu Edirne’ de abisinin yanına bırakıp görev yerine doğru gider. 2 yıl süre ile Paris’in eğlence dünyasında yaşadıklarını Divaneliklerim yahut Belde kitabında birleştirdi. On yedi şiir içeren bu kitapta hayat ve gerçek dünyayı anlatması Abdülhak Hamit Tarhan’ın şiire getirdiği yeniliktir. Paris yıllarından sonra Damat Ferit Paşa ile arkadaşlık etmiştir.

1883’te Bombay Konsolosluğuna atanmıştır. Fakat eşi Fatma Hanım’ın hastalığı ilerlemektedir. Eşi Fatma Hanım ile Bombay’a giderek orada 3 yıl kalmıştır. Kaldığı yıllarda bolca şiir yazmıştır. Bombay’ın canlı doğası Abdülhak Hamit Tarhan‘ın şiirlerine bolca ilham vermiştir. Ayrıca Abdülhak Hamit Tarhan’ın şairliği üzerinde etkiler yaratmıştır. Ancak bu huzurlu günleri fazla uzun süremeyecektir. Abdülhak Hamit Tarhan’ın eşi Fatma Hanım’ın hastalığı bir türlü geçmek bilmediği için doktorlar ona verem teşhisi koymuştur. Eşi Fatma Hanım Nasuhi Bey’in konağında hayatını kaybeder.(12 Nisan 1885)

Kuvayı Milliye ülkede kontrolü ele geçirmeye başladığı zamanda Ankara Hükümeti ülkeye dönmesini istemişti. Bu şekilde İstanbul’a geldi ve TBMM ona “Hidemat-ı Vataniye” emekli maaşı bağlandı. Belediye tarafından karşılanan bir daire tahsis edildi. 12 Nisan 1937’de Maçka Palas’taki dairesinde hayatını kaybetti.
Şekerin tarihini hiç düşünmüş müydünüz? Baharatın bulunması, tuzun bulunmasında olduğu gibi şekere de sadece zenginler1
İstanbul, adıyla bile insana tarih kokan bir şehirdir. Hem Türkiye hem de diğer dünya ülkeleri1
Tarihi değiştiren icatlar eğer bu icatlar olmasaydı şu an günlük yaşamımızın bir parçası haline gelmiş1
Bu yazıya henüz yorum yapılmamış, ilk yorumu hemen sen yap.